TERAVİH
NAMAZINDA KIRAETİN SÜNNET MİKDARI
|
|
KIRAETİN SÜNNET MİKDARININ BIRAKMASINA GELİNCE |
|
Burada
biraz tafsilat lazımdır. Sünnet miktarının terkinin dört mertebesi vardır.
Birincisi: Sehven terk etmektir. Bunun hükmü asıl fiil itibariyle her ne kadar tenzihen
mekruh ise de sehve mukarin olduğu için terk eden adama bu kerahetten bir şey
bulaşmadığından mekruh değil de denebilir. Fakat asıl fiil itibariyle kerahet-i
tenzihiyye mevcud olduğundan o namazın iadesi müstahabdır.
İkincisi:
Sünnet-i seniyyeye riayetkar olan bir adamın ömrunun içinde bir kere veya iki kere
bilerek özürsüz terk etmesidir. Bunun hükmü de tenzihen mekruh ve o namazın iadesi
müstahabdır. Bu iki kısım tarik-i sünnet üzerine Dünyada ve ukbada bir ceza
terettüb etmez. Ma’fudurlar. Üçüncüsü:
Sünnetin terkini itiyad eden, yani sünnet-i seniyyeye itikaden değil de amelen
ehemmiyet vermiyen, ikide birde her canı istediğinde terk eden ve bu halinden müteessir
ve mahcub olmayan kimselerin terkidir. Bunun hükmü her ne kadar asıl fiil itibariyle
yine tenzihen mekruh ise de sünnete ehemmiyet vermediği için bu kerahet onun hakkında
ağırlaşıyor, günah da oluyor. Hatta o kerahet, kerahet-i tahrimiyyeye münkalib olup,
böyle adamların, böyle kıldıkları namazın iadesi vacib olduğunu tasrih edenler de
vardır. Böyle adamlara fasık da denir. Bu kısım adamların dünyada cezaları
vardır. Ukbada cezaları; şefaatten mahrum olmak, yani şefaat menziline çok geç
ulaşıp, arada çok eziyyetler görmektir. Dördüncüsü:
Sünnet-i seniyyeyi istihfaf ve ihtikar eden kimselerin terkidir. Yani sünnet-i
müekkedeye itikaden ehemmiyet vermiyen, ona da riayetle mükellef olduğumuzu ve
terkinden nehyolunduğumuzu inkar eden, sünneti terkten ne çıkar, ne zararı var diyen adamların terkidir. Bunun
hükmü el’iyazü billah büyük tehlikedir. |